Ulu Çınar:
PUTPERESTLİĞİN GÜNÜMÜZDEKİ YANSIMALARI
Geçen yazımda Kur'an'ın her çağın kitabı olduğunu, dolayısıyla her çağda ortaya çıkan durumu bize bütün açıklığı ve netliğiyle izah ettiğini vurgulamış ve 'İslam'ı asrın idrakine söyletmek' noktasında İlahi kelamın güncelleştirilmesine ihtiyaç duyduğumuzu ifade etmiştim. Buradan hareketle bu yazımda putperestliğin günümüz dünyası açısından ifade ettiği anlamı ele almak istiyorum. Kur'an'da İbrahim'in (S) kıssasına baktığımızda onun toplumuna seslenirken şu ifadeleri kullandığını görüyoruz : "Siz kendi ellerinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz ?" (Saffat : 95) Kur'an, kelime seçimi noktasında bir mucize olarak her çağda ayrı anlamlar ifade edebilecek kelimeler kullanmıştır. Kur'an'ın metni değişmemesine karşın her çağda o çağa özgü anlamlar kazanmaktadır. (Bu konuda üstad Ali Şeriati'ye ait 'İslam Bilim' adlı eserin 2. cildinde 553-557. sayfaları okumanızı tavsiye ederim) Hemen hemen her tefsir yukarıda zikrettiğim ayetteki ifadenin putları kastettiğinden söz etmektedir. Tarihsel arka plana bakıldığında bu açıklama o dönemdeki mevcut durumu ortaya koyması bakımından muteber bir açıklamadır. Ancak o dönemdeki putperest tapınmanın bugüne yansıyan yönleri olduğunu kabul etmekle birlikte biz bugün genel olarak taştan, tahtadan yontulmuş putlara tapmamaktayız. Üstad Şeriati'nin ifadesiyle; "Bizim şu anda yonttuklarımızın cahili Arapların yontup taptıkları putlardan daha önemli, daha derin, daha ağır ve daha feci olduklarını görüyoruz." İşte ben acizane olarak bu konuya açıklık getirmek istiyorum.
Kapitalizmle birlikte artık taş ve tahtadan yontulan putların yerini ev, araba, televizyon vs. ve hepsinden de önemlisi bütün bunları satın alabilecek bir değer olarak (aslında hiçbir değeri bulunmamaktadır) kağıt para aldı. Modern insanın eşyaya ve paraya olan tutkusu öyle boyutlara ulaştı ki, insan neredeyse günün 24 saatini bu uğurda tüketir oldu. Dolayısıyla insan geçmişte olduğu gibi bugün de kendi eliyle yonttuklarına tapıyor, kağıt para adındaki putun önünde saygıyla eğiliyor, bütün hesaplarını onu elde edebilmek için yapıyor ve bütün mesaisini onu elde edebilmek için harcıyor. Putperest inanış biçimlerinde insanın Allah'la kendi arasında bağ kurması hiyerarşik bir düzene tabidir. Cahili Araplar o dönemde putları kendilerini Allah'a yakınlaştıran aracılar olarak nitelendiriyorlardı. Günümüzde ise insan için nefsini tatmin ve eşyayı elde edebilmek açısından tek vesilenin para olduğunu görüyoruz. Bu durumda karşımıza şu şekilde bir hiyerarşik düzen çıkmaktadır : Para > Eşya > Nefs. Bunun anlamı şudur : İnsanın en büyük putu nefsidir, insan nefsini tatmin edebilmek için birtakım zevklere ve eşyaya ihtiyaç duyar, kapitalist sistemde bunun için gerekli olan yegane unsur ise para olmuştur. Bir başka ifadeyle nefsini (hevasını) ilah edinen insan, onu memnun edebilmek için eşyayı, eşyaya ulaşabilmek için ise parayı ilah edinmiştir. Bu nedenledir ki, insan günümüz dünyasında bütün kapıların para sayesinde kendisine açılacağına inanıyor, bu bağlamda onu tek üstün güç olarak kabul ediyor ve kendi elleriyle bastığı paraya tapıyor. Putunu cebinde gezdiriyor ve onu yiyor. Nefsi uğruna, para için her şeyini feda ediyor, doğayı tahrip ederek karada ve denizde fesada sebebiyet veriyor.
Hal böyle iken günümüz dünyasında insan şu dua üzere yaşamaktadır : "Rabb'imiz bize dünyada ver." Zira nereden gelip nereye gittiğini unutan insanın gözü dünyadan başkasını görmüyor. Kapitalizm insanın tüm manevi değerlerini, enerjisini ve zamanını çalıyor. Karşılığında ise ona dünya metaıyla birlikte ebedilik vadediyor. Bu bağlamda insan dünya malının kendisini ebedi kılacağı zannıyla sürekli olarak mal yığıp biriktirme çabası içerisinde yaşıyor ve sonsuzlaşma ümidi içerisinde sürekli olarak sanayi üreten yerler inşa ediyor. (bknz. Hümeze Suresi, Şuara : 129) O halde bugün kırmamız gereken putlar geçmişte var olanlardan farklıdır. İnsan öncelikle nefsini kurban etmek, eşyaya sırt çevirmek ve Samiri'nin altın buzağısı misali kendi basıp kendi taptığı kağıttan putu yakıp un-ufak ederek sonsuzluk denizine savurmak durumundadır.
Bilindiği gibi Lat, Uzza ve Menat Arapların üç büyük putunun ismidir ve Kur'an'da kendilerinden söz edilmiştir. Peki, bugünün Lat, Uzza ve Menat'ı nedir, bunu nasıl güncelleştirebiliriz ? Aksi takdirde bu isimler tarihi bir bilgi olarak zihinlerimize yerleşecek ve bugün açısından hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Elbette bu konuda pek çok yorum yapmak mümkün, ancak ben konuya yukarıda söz ettiğim anlam çerçevesinde yaklaşmak istiyorum. Bu anlam çerçevesinde insanın nefsini tatmin edebilmek için birtakım zevklere (lüks, makam-mevkii, güç, iktidar vs) ve eşyaya ihtiyaç duyduğunu, dolayısıyla bunu elde edebilmek açısından paranın kapitalist sistemde aracı ilah haline getirildiğini ifade etmeye çalışmıştım. Buradan hareketle kapitalist sistemin dayandığı üç kağıt (faiz, borsa, döviz) tam anlamıyla günümüzün Lat, Uzza ve Menat'ı haline gelmiştir. Kapitalist düşünceye sahip insanın kendilerine ta'zimde bulunduğu ve kurbanlar sunduğu üç büyük put... İnsan kendi eliyle diktiği bu üç puta öylesine tapıyor ki, tüm manevi değerlerini, enerjisini, zamanını ve dolayısıyla ahiretini hiç çekinmeden sahte ilahlarının önünde kurban ediyor. Bu durum öyle bir hal almıştır ki, satıcıların Süleyman Mabed'inin avlusunu ya da üç yüz altmış putun Kabe'nin çevresini işgal ettiği gibi hayatın tüm alanlarını işgal etmiştir. Böylece insanın anlamını yitirmesine ve aşağıların en aşağısına düşmesine neden olmuştur.
O halde bugün kendi benliğimizde İbrahim'in (S) zuhuruna ihtiyacımız var. Süleyman Mabedi'nden ve Kabe'deki üç yüz altmış puttan söz etmeme karşın burada Hz. İsa'yı (S) ve Hz. Peygamber'i (S) zikretmemenin sebebi İbrahim'in (S) tüm muvahhidlerin atası oluşudur. Hal böyle olunca, bugün içinde yaşadığımız toplumda, İbrahim (S) misali "Siz kendi ellerinizle yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz ?" söylemini yeniden gündeme taşımak zorunluluğuyla karşı karşıyayız. Ancak bu noktada söylem-eylem dengesi sağlanarak kapitalizmin dayatmalarına karşın peygamberi bir duruş sergilenmelidir. Bunun yolu ise tıpkı İbrahim'in (S) İsmail'i (S) kurban ettiği gibi, O'na olan bağlılığın ispatı niteliğinde Allah'a kurbanlar sunmaktan geçiyor. "Fe-Salli li-Rabbike venhar / O halde sen de Rabb'in için sâllâ et ve (kurban) kes." Bir tek cümleyle ifade etmek istersek bu, insanın bütün benliğiyle Allah'a teslim olması, nefsini Allah'ın yolunda feda etmesi, dolayısıyla kendisini sadece Allah'a adaması gerektiğini ortaya koyan genel bir ifadedir. "Kes", nefsini kurban et, dünya sevgisini, servet tutkusunu, seni maddenin esiri haline getiren tüm bağlarını Allah'ın adıyla bir çırpıda kesiver. Ancak şunu ifade edeyim ki, benim buradaki amacım, modernistlerin yaptığı gibi kurbanı Hz. Peygamber'in (S) uygulamasındaki halinden çıkarıp başka bir şekle sokmak olmamakla birlikte, Peygamberi bir duruş sergilemek açısından kurbanın ifade ettiği anlamsal boyutu gündemleştirmektir.
Sonuç itibariyle putperestlik, kapitalist düşüncenin ürettiği pislikler itibariyle geçmişteki cahiliyyeye nazaran günümüzde çok daha yıkıcı boyutlara ulaşmış durumda. Bu bağlamda ihtiyacımız olan yegane şey Kur'an'ın doğru anlaşılarak güncelleştirilmesi ve İslam'ın sahih bir yaşam biçimi olarak algılanıp pratiğe yansıtılmasıdır. Zira bunun ötesinde kuru söylemler hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
Selam ve dua ile...
İş Adamı Orhan Şişman’ın Ramazan Bayramı Kutlama Mesajı
-
İş Adamı Orhan Şişman’ın Ramazan Bayramı Kutlama Mesajı İş Adamı Orhan
Şişman’ın Ramazan Bayramı Kutlama Mesajı Tüm İslam Aleminin,
çalışanlarımızın ve hem...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder