
Bugün Ne Yaptın
Bugün kul hakkına, hatta hayvan hakkına dikkat ettin mi?
Bugün kul hakkına, hatta hayvan hakkına dikkat ettin mi?
Kapında aç kalan kedi köpekten mes'ul olduğunu hiç düşündün mü?
Bugün hidayete muhtaç insanlara, dilinle, halinle ve kalbinle ne kadar yardım edebildin?
Onlara emr-i bi'l ma'ruf ve nehyi ani'l münker'de bulunup hidayetleri için dua ettin mi?
Onlara halinle de bir "Müslüman kimliği" sergileyebildin mi?
Bugün annenin babanın, akrabalarının halini hatırını sorup gönüllerini şad ettin mi?
Eğer onlar ahrete intikal etmiş iseler, ruhları için bir Fatiha okuyup onları hayırla yad ettin mi?
Onların eski dostlarına karşı ne kadar vefakar davrandın?
Bugün tanıdığın tanımadığın herkese Allah c.c. için selam verdin mi?
Tebessümü sadaka bilip mütebessim bir çehre ile dolaştın mı?
Bugün hiç dost kazanabildin mi?
Kaç dostunla dostluğunu tazeledin?
Bugün yoldan, insanlara eza verecek bir şeyi kaldırdın mı?
Bugün aile yuvanı gönül gözüyle seyredip, oranın cennet bahçesi olduğu idraki ile dışarının menfi tesirlerinden kendini koruyabildin mi?
KISSADAN HİSSE

ÜÇ HEYKELİki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar, ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlar da ilginç armağanlar göndererek karşıdakine zekâ gösterisi yapma fırsatlarıydı.Hükümdarlardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği, birer karış yüksekliğinde, altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı.
Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti. Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu.Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum gününü bu üç altın heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir. Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir.
O heykeli bulunca bana haber ver."Hediyeyi alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç altın heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler. Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu. Sonunda, hükümdarın fazla isyankâr olduğu için zindana attırdığı bir genç haber gönderdi İyi okumuş, akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı. Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı.
Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi. Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı.İkinci heykele de aynı işlemi yaptı. Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı. Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyor, oradan öteye gitmiyordu. Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı:"Kulağından gireni ağzından çıkartan insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa, o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır.
Nükte
Sevgi
"Bir Osmanlı veziri Peygamberimize âşık, bunu keşfeden bir sahtekâr da her hafta onu ziyaret ederek "Peygamberimizi rüyasında gördüğünü, vezir için iltifatlarda bulunduğunu filan" söylüyor, vezir anlatılanları gözyaşları dökerek dinliyor ve anlatana birkaç altın veriyor. Vezirin yakınlarından biri bir defasında yanamayıp "A devletlû, bu adam sahtekâr, söyledikleri yalan, niçin onu dinleyip altınları veriyorsunuz" deyince vezir şu cevabı veriyor: "Ben bu haberin yalanına altın veriyorum, doğrusuna ise canımı veririm!"
"Bir Osmanlı veziri Peygamberimize âşık, bunu keşfeden bir sahtekâr da her hafta onu ziyaret ederek "Peygamberimizi rüyasında gördüğünü, vezir için iltifatlarda bulunduğunu filan" söylüyor, vezir anlatılanları gözyaşları dökerek dinliyor ve anlatana birkaç altın veriyor. Vezirin yakınlarından biri bir defasında yanamayıp "A devletlû, bu adam sahtekâr, söyledikleri yalan, niçin onu dinleyip altınları veriyorsunuz" deyince vezir şu cevabı veriyor: "Ben bu haberin yalanına altın veriyorum, doğrusuna ise canımı veririm!"

Hayat
SEVGİ
Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş. Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmayaçalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmekzorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında, bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle,Babacığım,kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm." demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş: Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?"
Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş...
Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü hatırlayın. Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün. Kamyonlar onarılabilir, ama kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman onarılamaz; genellikle kişiyle performansı arasındaki farkı göremeyiz. İnsan hata yapar. Hepimiz hata yaparız. Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Harekete geçmeden önce durun ve düşünün. Sabırlı olun. Anlayış gösterin ve sevin.
SEVGİ
Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş. Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmayaçalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmekzorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında, bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle,Babacığım,kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm." demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş: Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?"
Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş...
Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü hatırlayın. Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün. Kamyonlar onarılabilir, ama kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir zaman onarılamaz; genellikle kişiyle performansı arasındaki farkı göremeyiz. İnsan hata yapar. Hepimiz hata yaparız. Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Harekete geçmeden önce durun ve düşünün. Sabırlı olun. Anlayış gösterin ve sevin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder